Hep hayaliyle yaşıyorduk. Hep "keşke o gün bi gelse" diyorduk. ve evet o da gerçekleşti.. Sığacık'taydık.. Hem de Pinhaniyle, hem de hikayenin başladığı, ağustos ayının serin rüzgarlarıyla buram buram Ege kokan bu tatlı kasabada yine "özgürlüğümüz"deydik.. Şebnem teyzenin diziye ev sahipliği yapan evinde yine bizi evladı gibi ağırlayışından tutun da konser sonrası sabahladığımız Seferihisar sahilinde ortama uyan en güzel playlisti çalıp "kankaa sonunda bunu da yaptık ya" dememize kadar kendi çapımızdaki özgürlüğümüzle huzuru bulduk o koca 1 günde.. herşeyi anlatmanın bir anlamı yok sadece demek istediğim hayatta "olmaz denen bir şey" yok abi.. Bu bizim bi bakıma olmazımızdı.. Herkes işinde gücünde diyorsun, Pinhani ve Seferihisar konseri ha? Bi zktr git diyorsun, bu kadar kafa karışıklığının kendince bi ton sorunun varken bunlar mı olacak diyorsun ama oluyor.. Aha işte güneşi Sığacık'ta doğurduk..Pinhani'yi yine dinledik..Hem de Seferihisar'da.. Dizi ekibini de sahnede görmek ve artık bir daha buralarda olmayacağını düşünmek buruk olsa da herşey çok güzeldi be.. Kankimleydim en başında daha nolsun.. Sahilde terkedilmiş bir balıkçı teknesine kıvrılıp tek bir uzun kollu kapşonlunun bir koluna onun diğer koluna benim girip soğuktan korunmaya çalışmak ama bundan acayip bir keyif almak.. Bu blog yetmez abi yetmez bunun verdiği hazzı anlatmaya.. Ve son nokta.. Güneş Sığacık'tan doğdu.. Başardık.. :)
şengül teyze kendisine şebnem dediğini duysa gülmekten geberir galiba. ulen kadının burnunu sıktın ayı.
YanıtlaSilo tatlı burun sende olsa seninkini de sıkarım.. ha pardon sıktım onda da kanadı lan.. kız gibi nazlandın hemen
YanıtlaSil